Bilim Akademisi üyelerinden jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz, Kısa Dalga’dan Demet Bilge Erkasap’ın sorularını yanıtladı. Prof. Dr. Tüysüz, zamanlama açısından en riskli 2 fayı ve İstanbul’un en riskli yerlerini anlattı.
Tüysüz’ün açıklamarı özetle şöyle:
* Depremlerin tekrarlama periyodu var. Türkiye’de bu açıdan baktığımızda iki tane çok önemli yer var. Birincisi Marmara Denizi. 1766’da iki deprem yaşanmış. Bu fay üzerinde bir deprem beklentisi var.
İkincisi Bingöl Yedisu. Erzincan ovasının doğusunda yer alan 1784’lerde kırılmış. O zamandan bugüne kadar da deprem üretmemiş. Bu iki bölge kırıldığında 7’nin üzerinde deprem beklentimiz var. Üçüncü olarak 6 Şubat öncesi çok defa dile getirdiğimiz Doğu Anadolu fayı var. Bu fay çok uzun yıllardır deprem üretmemişti. Uyarılarımız çok dinlenmediği için, çok ciddi can ve mal kayıplarına uğradık.
* Deprem tehlikesinin en yakın olduğu ve nüfusun en yoğun olduğu bölge İstanbul Marmara çevresi. Sadece İstanbul’da 1 milyon 160 bin bina var. 750 bin civarında bina depreme dayanıksız. Bunların içerisinde de 70 – 90 bin tanesinin çok ağır hasar alacağı ya da çökeceği söyleniyor. Dolayısıyla öncelik buradadır. İstanbul’un olası bir depremde en çok hasar görmesi beklenen yerleri nüfusun en yoğun olduğu yerlerdir. Eminönü’nden tutun Silivri’ye kadar sahil şeridi. Bakırköy, Yeşilköy, Eminönü, Fatih buralar en çok etkilenecek yerler. Nüfus dağılımına bakarsanız İstanbul’un en yoğun nüfulu yerleri. Oysa depremle mücadelede adettir; deprem olacak yerde nüfus arttırılmaz, sanayi arttırılmaz. Ama bizim bütün sanayimiz ve nüfusumuz deprem hatlarının üstüne ya da çok yakınına yerleşmiştir.”